29 Mayıs 2012 Salı
28 Mayıs 2012 Pazartesi
27 Mayıs 2012 Pazar
eurovision
Bu yılda eurovision çılgınlığı sona erdi, yılın bu dönemlerinden nefret ediyorum.
Ülkemizi kimin temsil edeceği ile ilgili kişiden başlayıp şarkıya kadar
herşey eleştiriliyor, bu konuda bilen bilmeyen herkes mutlaka bir fikir
sahibi, hiçmi kimse takdir edilmez herkes yerilir arkadaş yok bonomo
yahudiymiş, popüler değilmiş bıt bıt bıt sonra şarkı saçmaymış neden
ingilizceymiş falan falan bir sürü saçmalık. Birincimiz Sertap'ımızı
bile eleştirmişlerdi şarkı ingilizce diye, ya müzik evrenseldir dil,din,ırk ayrımı yoktur kaldı ki bu yarışmada uluslararası platformda yapılan
bir olaydır vs. yani sevgili Can Bonomo cesaretine yüreğine emeğine
sağlık çoktan amacını şaşmış bu yarışmaya katılmak bile yeterlidir en
azından ülkemizin reklamı yapılıyor,ayrıca reklamın iyisi kötüsü olmaz
biz ki gülseren diye bir doğal afet atlattık bu kadar acımasız olmayalım
22 Mayıs 2012 Salı
mutsuzz :((
Kimi insanlar neden hep fitne fücur peşindedirler? Bunu meslek haline getirmiş, insanların mutsuzluğundan zevk alan vatandaşlar var bu hayatta ve ne yazıkki benimde çevremde hatta en en yakınımdalar, hayatımı derinden etkileyen hatalar yaptılar bu insanlar ve hala daha yapmaya devam ediyorlar.Düştüğün zaman bir tekme vurmuyorlar sana ama elini uzatıpta arkamdan bunu ben kaldırdım bana borçlu deme cüretini gösteriyorlar
Bu durumda gel de insalara güven, nasıl güvenebilirsin ki, nasıl güvenebilirim ki... bazen güven sınırına en yakın olan kişi bile seni tek bir lafla harcayabiliyorsa daha ne yapabilirim ki ben, üstelik bu psikolojini sen anlattığın halde asla anlamıyorsa boşver deyip geçen ama bu boşverin altındaki meseleye yüzeysel yaklaşan benim ruhumdaki tahribatı göremeyecek kadar bana değer veren (?) kişiye na yapayım ben, ha duygularımı derinlemesine açıklamışım ha çince ifade etmişim söylediklerimi ikisi aynı..
Yani sözüm şudur, hayatıma garip fikirleriyle tecavüz etmesinler,gelsinler ve geçsinler benden,beklenti içerisinde sunmasınlar bana iyiliklerini, yüzüme karşı gülümseyen ama gözlrindeki ifade ile söven insanlar olmasın yanımda, bana 'nasılsın?' diya sorduğunda gerçekten nasıl olduğumu merak eden insanlar olsun hayatımda, satıraralarımı okusun sözcüklere dökemediklerimide anlasın benim...
varsa böyle bir ütopyada yaşayan banada bir bilet kessin lütfen...
Bu durumda gel de insalara güven, nasıl güvenebilirsin ki, nasıl güvenebilirim ki... bazen güven sınırına en yakın olan kişi bile seni tek bir lafla harcayabiliyorsa daha ne yapabilirim ki ben, üstelik bu psikolojini sen anlattığın halde asla anlamıyorsa boşver deyip geçen ama bu boşverin altındaki meseleye yüzeysel yaklaşan benim ruhumdaki tahribatı göremeyecek kadar bana değer veren (?) kişiye na yapayım ben, ha duygularımı derinlemesine açıklamışım ha çince ifade etmişim söylediklerimi ikisi aynı..
Yani sözüm şudur, hayatıma garip fikirleriyle tecavüz etmesinler,gelsinler ve geçsinler benden,beklenti içerisinde sunmasınlar bana iyiliklerini, yüzüme karşı gülümseyen ama gözlrindeki ifade ile söven insanlar olmasın yanımda, bana 'nasılsın?' diya sorduğunda gerçekten nasıl olduğumu merak eden insanlar olsun hayatımda, satıraralarımı okusun sözcüklere dökemediklerimide anlasın benim...
varsa böyle bir ütopyada yaşayan banada bir bilet kessin lütfen...
19 Mayıs 2012 Cumartesi
listen to your heart
Hafta sonu hava yağmurlu olduğunda canım bişey yapmak istemez evde geniş geniş dolanırım kitap okurum genelliklede film izlerim yine bu cumarteside tercihimi filmden yana kullandım ve listen to your heart izledim ağlamaklı oldum sonunda ama ağlamadım :))
Film 2011-ABD yapım, başrolünde Alexia Rasmussen, Kent Moran ve Cybill Shepherd oynuyor konusu ise, çok güzel işitme engelli zengin bir kızımız var müzik eğitimi almak istiyor ama durumu malum, esas oğlanımız ise müziğe yeteneği olan kafede garsonluk yaparak geçimini sağlayan bir delikanlı tahmin edeceğiniz gibi kız delikanlının çalıştığı kafeye geliyor ve aşk başlıyor...
Bundan sonrasını seyredin ve görün diyorum :))
18 Mayıs 2012 Cuma
eski kitap yeni vazo vs..
Kitaplar yıllar geçipte evlere sığamaz hale gelince bazılarını ayıklamak
gerekiyor. birilerine vermek yada başka şekilde değerlendirmek gerekir
onları, aslında ben çok mutlu olurdum heralde evde heryerde kitap
olmasından kimseye vermezdim onları yada az sonra göreceğiniz gibi asla
katletmezdim ama arkadaşlar yapmış işte bakalım siz ne diyeceksiniz
11 Mayıs 2012 Cuma
Yabancı
Bu kitap hakkında ne diyebilirim ki.. HARİKA,
7 kitaptan oluşan bir historical romance serisi, jamie ve claire'in yüzyıllara yayılan aşkı beni benden aldı resmen.Kitap 1945 yılında başlayıp 1743 yılına geri dönüyor ama ne dönüş.. Claire eski bir savaş hemşiresi ve bitkilerlede yakından alakalı hangi çiçeğin yada otun neye iyi geldiğini hangi hastalıkları iyilştirdiğini biliyor, savaş bitipde eşiyle yeniden bir araya geldiklerinde ikinci bir balayı için eşinin atalarının topraklarına iskoçyaya giderler, eşide tarihe fazlasıyla meraklı bir adam bir gün eski bir taş çemberi ziyaretleri sırasında claire kendini 1743 yılında jamie fraserin eşi olarak bulur ve olaylar başlar inanılmaz bir aşk tarih tutku var bu seride. Şimdiye dek epsilon yayın evi 5 kitabını çevirdi, umarım yarıda kalmazda son iki kitabınıda çevirir mutlaka okunması gereken bir seri .
Arka kapak..
Eşsiz bir hikâye anlatımı… Unutulmaz karakterler…
Zengin tarihi detaylar…
İşte bunlar Diana Gabaldon’ın romanlarına damgasını vuran en büyük özellikler.
Yayınlanır yayınlanmaz New York Times gazetesinin en çok satan kitaplar listesine hızlı bir giriş yapan Yabancı serisi, eleştirmenlerin büyük övgüsünü kazandı ve milyonlarca okuyucuyu etkisi altına aldı. Serinin başlangıç kitabı olan ve heyecanlı bir macera ile bir aşk hikâyesini başarıyla harmanlayan bu büyüleyici ve tutku dolu romanda olağanüstü iki karakterle tanışıyoruz;
Claire Randall ve Jamie Fraser.
Sene 1945. Eski bir savaş hemşiresi olan Claire Randall, savaştan dönmüştür ve tekrar bir araya geldiği eşiyle ikinci bir balayına çıkar ve Salisbury Düzlüğü’nde bulunan tarihi taş çemberini ziyaret ederler. Bu taşlardan birine dokunan Claire birden kendini, savaş yüzünden yıkılmış ve gruplaşmış sınır baskınlarına maruz kalan İskoçya’da bir – yabancı – olarak bulur. Sene 1743’tür.
Anlayamadığı güçler tarafından zaman içinde geçmişe savrulan Claire, hayatı için tehdit oluşturabilecek mülk sahipleri ve casusların arasına düşmüştür. Cesur bir İskoç savaşçısı olan James Fraser, Claire’e öyle sınırsız bir aşk sunar ki, genç kadın sadakat ve tutku gibi iki duygunun arasında sıkışıp kalır. Farklı zamanlarda yaşayan ve hiç ortak özellikleri olmayan bu iki adam arasında bir seçim yapması gerekmektedir.
Zengin tarihi detaylar…
İşte bunlar Diana Gabaldon’ın romanlarına damgasını vuran en büyük özellikler.
Yayınlanır yayınlanmaz New York Times gazetesinin en çok satan kitaplar listesine hızlı bir giriş yapan Yabancı serisi, eleştirmenlerin büyük övgüsünü kazandı ve milyonlarca okuyucuyu etkisi altına aldı. Serinin başlangıç kitabı olan ve heyecanlı bir macera ile bir aşk hikâyesini başarıyla harmanlayan bu büyüleyici ve tutku dolu romanda olağanüstü iki karakterle tanışıyoruz;
Claire Randall ve Jamie Fraser.
Sene 1945. Eski bir savaş hemşiresi olan Claire Randall, savaştan dönmüştür ve tekrar bir araya geldiği eşiyle ikinci bir balayına çıkar ve Salisbury Düzlüğü’nde bulunan tarihi taş çemberini ziyaret ederler. Bu taşlardan birine dokunan Claire birden kendini, savaş yüzünden yıkılmış ve gruplaşmış sınır baskınlarına maruz kalan İskoçya’da bir – yabancı – olarak bulur. Sene 1743’tür.
Anlayamadığı güçler tarafından zaman içinde geçmişe savrulan Claire, hayatı için tehdit oluşturabilecek mülk sahipleri ve casusların arasına düşmüştür. Cesur bir İskoç savaşçısı olan James Fraser, Claire’e öyle sınırsız bir aşk sunar ki, genç kadın sadakat ve tutku gibi iki duygunun arasında sıkışıp kalır. Farklı zamanlarda yaşayan ve hiç ortak özellikleri olmayan bu iki adam arasında bir seçim yapması gerekmektedir.
aranıyor
Uzun süredir düğün için ayakkabı arayışı içerisindeyim ama bir türlü aradığım zarif, stiletto tarzında ayakkabı bulamadım.
Elbisem uzun siyah ve önden yırtmaçlı bir model olduğundan ayakkabı
detayı benim için önemliydi fakat her yer platform topuklarla dolup
taşarken benim aradığım ayakkabı yok online alışverişlerdede ayakkabı
almaya cesaret edemiyorum nedense..
Ben ısrarla stiletto ayakkabı diye yırtarken kendimi birde akıl
hocaları giriyor işin içine ' o ayakkabılarla rahat edemezsin saatlerce
ayakta kalacaksın perişan olursun ' deselerde istiyorum işte istiyorum
:)) evet söylediklerinin doğruluk payı var uzmanlarda asla önermiyor bu
ayakkabıları
yinede çok zarif değillermi ey dostlar..
7 Mayıs 2012 Pazartesi
5 Mayıs 2012 Cumartesi
sırt dekoltesi
Yazın gelmesi ile beraber düğünlerde start aldı ve herkesi sardı bir ne giysem telaşı bende bu telaşı yaşıyorum şu günlerde. Elbiselerde aşırıya kaçan dekolteleri hele göğüs dekoltesini hiç sevmiyorum ama iş sırta gelince durum değişiyor ben sırt dekoltesine bayılıyorum bunlarda beğendiğim bazı modeller..
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)